NEDEN SAMPAŞ?

Türkiye’de hiçbir kent bu güne kadar olması gereken standartlarda şehirleşmemiştir. Türkiye’deki konut stoğunun yarıya yakınının riskli yapı kapsamında olması, Türkiye’nin markası olan İstanbul gibi bir şehirde 2,5 milyona yakın konutun depreme karşı güvensiz statüde olması, Türkiye için bir tehdit olmakla beraber çok önemli bir fırsatı da beraberinde getirmektedir. İşte bu fırsatı siz değerli yatırımcılarımızla beraber değerlendirerek daha rekabetçi bir Türkiye yaratılabilmesi için doğru kentsel dönüşüm şarttır.

Sampaş sektördeki tecrübesiyle tüm detaylarla kendisi ilgilenip çözümler üreterek yatırımcıya anahtar teslim proje teslim eder. Özellikle İstanbul gibi yatırım yapılabilecek alanın kısıtlı ve çok kıymetli olduğu yerlerde yatırımcılar için arsa çözümleri üretir. Yatırımcıların ilgilenmek istemeyebilecekleri detayları onlar adına çözer, süreci pürüzsüz hale getirir.

Sampaş hâlihazırda ürettiği akıllı kentler çözümleriyle kentsel dönüşüm yapılacak alanların envanterini zaten yıllar önce çıkartmış, varlıklarını ve eksikliklerini çok iyi değerlendirebilir durumdadır. Bu durum yatırımcılara en iyi şekilde yardımcı olmasını ve normalde problem olabilecek bir çok konuyu sorunsuzca yatırımcılar için çözümleyebilmesini sağlar.

Sizlere daha detaylı bilgi vermek için ve yatırım fırsatlarını inceleyebilmeniz için siz değerli yatırımcılarımızı genel merkezimizde ağırlamaktan mutluluk duyarız.

NEDEN KENTSEL DÖNÜŞÜM?

Ülkemizde yıllardır yaşanan hızlı nüfus artışı, kültürel değişimler sonucu bölünen aileler, kentleşme, gelir düzeylerinin artması ve yaşam standartlarının yükselmesi nedeniyle gayrimenkullere olan talep sürekli bir artış göstermektedir.

Bu çerçevede 2013 yılındaki gelişmelere baktığımızda; özellikle ilk yarıyılda konut kredisi faiz oranlarının tarihinin en düşük seviyelerinde olması talepte artış sağlayarak, arz-talep dengesinde başabaş noktasına ulaşılmasını sağlamıştır. Bu durum inşaat firmaları için de önemli yatırım fırsatlarını beraberinde taşımıştır.

TBMM’nin 2 Temmuz 2012 tarihinde Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında 6306 Sayılı Kanunu onaylamasıyla beraber kentsel dönüşümde yeni bir evreye girilmiştir. Bu yasanın çıkmasıyla beraber Türk hükümeti, 400 milyar ABD doları bütçeyle 6,5 milyon konutu kapsayan ve doğal afetlerde yıkılma olasılığı bulunan binaları güçlendirmeye ve yenilemeye karar vermiştir. Bu yaklaşık Türkiye konut stoğunun yarısına denk gelmektedir. Sadece İstanbul’da 2 milyondan fazla bina bu Kapsamın içindedir.

Neden kentsel dönüşüme yatırım yapılmalı sorusunun cevabı, yeni düzenlemeler, ideal yatırım atmosferi ve bu durumu destekleyen hükümet politikaları ile birlikte gayet açık hale gelmiştir. Her şeyden önce kentsel dönüşüm yasası, yatırım miktarını %24, proje onay süresini %50 azaltarak büyük gayrimenkul projelerini çok daha anlamlı hale getirmiştir.

İÇ TALEP

Yatırım potansiyelinin ve hükümet teşviklerinin bu kanunla büyük oranda artmasıyla beraber, kentsel dönüşümden faydalanmak isteyen hak sahiplerinin ve depreme dayanıklı modern konut talep eden alıcıların sayısı da gün geçtikçe artmaktadır. Özellikle Türkiye’de bireysel yatırımcı tabanın gayrimenkul yatırımı eğilimi çok güçlüdür.

DIŞ TALEP

Yabancı yatırımcı talebi açısından Türkiye’deki gayrimenkul sektörüne bakarsak, gelişmekte olan ekonomiler arasında 3. Sırada, en yüksek değerlenme fırsatı sunan ekonomiler arasında da 4. sıradadır. *

  • Association of Foreign Investors in Real Estate (AFIRE) 2013 Anketi

İnşaat sektöründe yabancıların Türkiye’de yaptığı doğrudan yatırım tutarı 2012’de bir önceki yıla göre 4 kat artarak 1.3 milyar dolara ulaşmıştır. Son yasa ile de yabancıların Türkiye’de gayrimenkul edinmesi çok daha kolay hale gelmiştir.

HÜKÜMET POLİTİKALARI

Hükümetin beklentisi gelecek 20 yılda gayri menkul sektörüne 200 milyar USD yatırım yapılacağı yönündedir. Bu beklentiyle beraber hükümet, kentsel dönüşümü önümüzdeki dönemde büyümenin en önemli aracı olarak görmektedir. Bu açıdan bakarsak mevcut ideal yatırım atmosferini geçici bir süreç olarak değil, uzun vadeli bir hükümet politikası olarak düşünebiliriz.

TC vatandaşı olmayanların gayrimenkul sahibi olabilmelerini sağlayan düzenleme de süreci olumlu etkilemiştir. Özellikle Türki Cumhuriyetler, Rusya ve Arap ülkeleri vatandaşlarının diğer ülkeler yerine coğrafi ve kültürel anlamda kendilerine daha yakın gördükleri Türkiye’den gayrimenkul alımı yapmaları, doğrudan sermaye yatırımlarının önemli ölçüde artış göstereceği anlamına gelmektedir.

Yeni yasa ile birlikte gelen maliyet ve süreç avantajlarını sıralarsak:

• KDV oranı %18’den %1’e indi

• Alıcı tapu harcı %2 iken tamamen kaldırıldı.

• Satıcı tapu harcı %2 iken tamamen kaldırıldı.

• Belediye inşaat harcı %2 iken tamamen kaldırıldı

• İmar planı süresi 1 yıldan 3-6 aya düşürüldü.

• Onay mekanizması oy birliği esasından 2/3 oy çokluğu esasına göre düzenlendi.

Bu kanunla beraber yatırımcıya sağlanan diğer önemli avantajlar da şu şekildedir:

Hem hak sahiplerinin güvenli ve daha çok kazanç getirecek konuta olan talebinin artması hem de merkezi hükümet ve belediyelerin birbirlerini engellemek yerine ortak gibi hareket ederek dönüşüm sürecini etkin bir şekilde yönetmesi kentsel dönüşüm yatırımını çok daha cazip hale getirmektedir.

Artık hak sahiplerinin dönüşüm projelerini engellemesi söz konusu değildir. Yasa önemli ayrıcalıklar tanımaktadır ve hak sahipleri de bu anlamda sürecin içinde yer almaktadır. Belli durumlarda da kamulaştırma yapmak da mümkün hale gelmiştir. Yerel yönetim ve hükümet politikalarıyla hem yatırımcının hem de hak sahiplerinin arkasındadır.

Proje alanı Türkiye içinde kentsel dönüşüm kriterlerini sağlayan herhangi bir şehirde olabilir. Şehrin merkezi alanlarında yüksek karlı projeler gerçekleştirmek mümkün hale gelmiştir. Proje büyüklüğünü de yatırımcının ilgi düzeyine göre şekillendirmek mümkündür.

Yatırımcılar, dönüşüm yapılacak bölgenin projesini oluşturma noktasında söz sahibidir.

Yeni kanunla beraber eskisine göre çok daha hızlı ve kısa süreçli bir çalışma ile dönüşüm projesi başlatılabilmektedir. Süreçteki iyileştirmeleri kısaca inceleyecek olursak:

• 3 ayda riskli alanın ilan edilmesi,

• 3-12 ayda alan çalışmaları yapılması,

• Yıkım çalışmaları riskli alan ilanından 3 ay sonra başlatılabilmesi,

• 2 yıl içinde tüm inşaatların tamamlanabilmesi mümkün hale gelmiştir.